Çakralar, Sanrılandırıcılar ve Ölüme Yakın Deneyimler
Çakralar, Sanrılandırıcılar ve Ölüme Yakın Deneyimler
Bu başlıkta çakraları detaylıca gerçekleri ile anlatacağım. Fiziksel boyutta doğmanızın ve yaşamanızın amacı çakralarınızda ustalaşmaktır. En alt boyutlarda doğarak başlayarak, çakralarınızda ustalaştıkça üst boyutlarda doğarsınız. Melekler, fiziksel boyuttaki görevlerini yani eğitimlerini tamamlamış ve bütün boyutlardaki çakralarında ustalaşmış ruhlardır. Bütün boyutlardaki çakralarınızda ustalaştığınızda, görevinizi tamamlar ve saf ışığa yani meleğe dönüşürsünüz. Böylece bir daha fiziksel boyutta doğmaz ve hiçbir kısıtlamanız, sınırlamanız olmadan istediğiniz her yere özgürce gidebilirsiniz. Saf ışığa, yani meleğe dönüştüğünüzde yaşama hizmet etmeye ve fiziksel boyuttaki ruhlara yardım etmeye başlarsınız. Çünkü yaşamın kendiniz olduğunuzu anlarsınız. İnsan vücudunda temel yedi çakra vardır, ancak gerçekte on ikiden daha fazladır. Parmaklarınızda da çakralar bulunur. Bu temel çakralar, sınav çakraları olarak adlandırılır. Sonuçta hepiniz Tanrı’nın ve Yaşam’ın öğrencilerisiniz. Çakralar ruhunuzun parçaları ve kabiliyetlerinizdir. Çakraların büyüklüğü iğne ucu kadardır. Her yeni boyutta çakralarınızı kaybeder ve onları tekrar toplarsınız. Gerçek üstadlık budur. Duygular çakraları zayıflatırlar, bunu zaten anlatmıştım.(sevgi duygu değildir) Bedeninizin altında ve üstünde ayrıca iki çakra bulunur. Bu iki çakra sizi diğer boyutlara bağlarlar ve biri bedeninizin bir karış altında, diğeri bedeninizin bir karış üzerinde bulunur. İnsan çakra sistemi, müzik skalası ile aynı mantıkta çalışır. Müziği anlarsanız çakraları da anlarsınız. İlk üç çakranın aralarındaki mesafe 7.23 santimetredir. Ayrıca gözlerinizin arasındaki mesafe de 7.23 santimetredir, 7.23 üçüncü boyutun frekansıdır. Çakralardaki enerjiler omurganızın en altından başınızın üstüne doğru spiral şekilde ilerlerler. Saat yönüne göre hareket ettiğinde dişi, saat yönünün tersine göre hareket ettiğinde erkektir. Spiral şekilde ilerleyen enerji, çakraların arasındaki duvarlardan geçtikten sonra yön değiştirir. Üçüncü ile dördüncü ve yedinci ile sekizinci çakranın arasında duvar vardır. Tanrı bu duvarları siz iyice ustalaşın diye koymuştur. Siz bir duvarın altındaki çakralarda ustalaşmadıkça, üstündeki çakralara ulaşamazsınız. Bütün çakralarınızı açtığınızda bir üst boyuta geçersiniz. Yani sonraki hayatınızda bir üst boyutta doğarsınız. Sizi fiziksel boyuta bağlayan omurganızın en altında bulunan birinci çakradır. Birinci çakra kuyruk sokumunuzun en ucunda bulunur. İnsanların yaşama içgüdüsü dedikleri şey bu çakradır. Büyürken alt çakralarda takılı kalırsınız. Fiziksel boyutta her insan birinci çakra ile doğar. İnsan hayatta kalmayı başardığında, diğer çakraların da olduğunu anlar. Kalp çakrası(dördüncü çakra) ve onun üstündeki çakralar, üçüncü çakradan sonra gelen duvar nedeni ile insana görünemez. İnsan ilk üç çakrada ustalaştığında duvar kalkar ve diğer çakraları görmeye başlar. İnsan, ömrü boyunca çakralarında ustalaştıkça, üstündeki çakralar yavaş yavaş açılmaya başlar. İkinci çakra evrenin en güçlü enerjilerinden biri olan cinsel enerjidir. İkinci çakra kasık kemiğinizde bulunur. İnsan ergenliğe ulaşınca, iletişiminin amacı sadece cinsel amaçlı olur, diğer varlıklara temas etmek ister. Ancak temas diğer boyutlarda daha farklıdır. Üçüncü çakra irade gücüdür ve göbek deliğinizde bulunur. Gerçekliği yorumlama ve kontrol edebilmedir. Bir boyuttaki fiziğin nasıl çalıştığını anlamaya çalışırsınız. Bebeklerin ilk defa yürümeyi öğrenmeleri gibi. Diğer boyutlarda fizik daha farklıdır ancak aynı mantıktadır. İnsan bebekken duvar nedeni ile dördüncü ve daha fazla çakranın olduğunu bilmez. Bu sistem sadece insanlarda değil fiziksel evrendeki bütün canlılarda bulunur. Bir tane çakrada ustalaşabilmeniz için, birçok hayat yaşamanız gerekebilir. Dördüncü çakra sevgidir ve mesih çakrası adı verilir. Dördüncü çakra göğsünüzün ortasında, sternum kemiğinizde bulunur. İlk duvarı aştığınızda ilk olarak annenize karşı olan sevgiyi tanırsınız. Beşinci çakra ses ya da müzik çakrasıdır ve gırtlak kemiğinizdedir. Evrende her şey melodi biçimindedir. Konuşmayı, sesinizi kontrol etmeyi ve ritimleri(frekansı) öğrenirsiniz. Müzik yapmak ya da müziği anlamak, sizi otomatik olarak bu çakraya getirir. Altıncı çakraya üçüncü göz çakrası adı verilir ancak gerçekte geometri çakrasıdır. Ruhsal gözünüz ile bir şeylere baktığınızda, baktığınız şeyleri geometrik olarak görürsünüz. Altıncı çakra iki kaşınızın ortasındadır. Geometriyi, geometrinin kutsal olduğunu ve evrenin geometrilere göre yaratıldığını anlarsınız. Ruhsal çakranın bulunduğu düzlemdeki çakralar birbirleri ile bağlantılılardır. Bu nedenle altıncı çakra ve yedinci çakra, bir çakra sayılır. Yedinci çakra ruhsal çakradır. Bir yaratıcının olduğunu ve gerçek hayatın yaşadığınız hayat olmadığını anlarsınız. Yedinci çakra epifiz bezinde bulunur. Sekizinci çakra Tanrı’dır.(evet Tanrı içimizdedir) Sekizinci çakra başınızın en tepesinde bulunur. Normalde bu çakraya ulaşmanız(anlayabilmeniz) için bedeninizden ayrılmanız gerekir. Ancak ben bunu sizlere kısayoldan söyleyeceğim. Tanrı ile bir olduğunuzu ve ondan herhangi bir farkınızın olmadığını anlarsınız. Bu çakraya ulaşmak(anlamak) çok zordur ancak Hindistanlılar kendilerini bedenlerinden ayırıp bu çakraya ulaşmayı(anlamayı) keşfettiler. Bu çakraya ulaşmanın yolu DMT(Ruh Molekülü) içeren sanrılandırıcılardı. Devlet ruhsal olarak gelişmenizi istemediği için bu bitkilere uyuşturucu adı vererek yasaklamıştır. Ancak uyuşturucular ile sanrılandırıcılar birbirlerinden tamamen farklılardır. Sanrılandırıcılar uyuşturucular gibi bağımlılık yapmazlar. Uyuşturucular çakralarınıza zarar verirler, ancak sanrılandırıcılar tam tersi güçlendirir ve yükseltirler. Ancak bir kişi sanrılandırıcı kullandığında, çakraların zirvesine ulaşır ve tekrardan birinci çakraya düşer. Yani vücuda format atar. Eski Mısır’da inisiyeler yirmi dört yıl inisiyasyon gördükten sonra sanrılandırıcı kullanabilirlerdi. Ayrıca 1960 yıllarında ABD’de, neredeyse bütün vatandaşlar LSD-25 adı verilen bir sanrılandırıcı kullanmışlardır. İnisiye olmadıkları için de birçok can kaybı olmuştur. Gittiler ve bir daha geri gelemediler. Bazı insanlar ise ölüme yakın deneyim adı verilen bir olay yaşarlar. Bir kişi öldükten sonra, bedeninden ayrıldığı ve artık herhangi bir kısıtlayıcısı olmadığı için bütün çakraları açılır ve ruhsal boyuta erişir, ve böylece ruhsal boyuttan diğer boyutları görebilir. Ölüme yakın deneyim yaşayıp geçici olarak ölen kişiler öldükten sonra bedenlerinden ayrılır, böylece bütün çakraları açılır ve ruhsal boyuta erişirler. Ruhsal boyuttalar iken, ruhsal boyut şeffaf olduğu için diğer boyutları görürler ve bedenleri ile gümüş iplik sayesinde bağlı oldukları için de, gümüş iplik beden canlanınca ruhu bedene geri getirir ve bedenlerine geri dönerler. Bedenleri ve ruhları gümüş iplik ile bağlı olduğu için gördüklerini unutmazlar. Tıpkı oltanın ucuna kendinizi takıp denize atmak ve sonra oltayı çekmek gibi. İnternette ölüme yakın deneyim yaşayan insanları dinlerseniz, hepsinin “Sevgi hissettim.” ya da “Işık gördüm.” dediklerini farkedersiniz. Şunu bilmenizi istiyorum ki, gerçek hayat çok daha güzeldir. Şu an öğrenmeniz için bir simulasyondasınız. Bunu gelecekte anlayacaksınız.